Menu
in ,

Bridgerton Sevenlerin Okuması Gereken En İyi 10 Romantik Manhwa

Romantik Manhwa

Netflix’in Bridgerton dizisi, her yeni sezonuyla tarihî romantizm tutkunlarının ilgisini çekmeye devam ediyor. Ancak yeni sezonun gelmesine daha zaman varken, romantik manhwalar bu boşluğu dolduracak mükemmel bir seçenek sunuyor. Son dönemde artan villainess (kötü kadın karakter) temasının da etkisiyle birçok romantik manhwa, tarihî temaları işliyor. Bununla birlikte, yalnızca bazı seriler Bridgerton’ın büyüsüne gerçekten yaklaşabiliyor.

İşte sizler için hazırladığımız romantik manhwa önerileri:

As You Like It, Margrave

As You Like It, Margrave serisi, bir hizmetçi olan Dian’ın kendisini çocukluğunda yanına alan Lady Selene’in yerine geçmesini konu alır. Babasının zorla evlendirmek istemesi üzerine, Lady Selene sevdiği şövalye ile kaçmaya karar verir. Ona zaman kazandırmak için Dian, altı günlüğüne Selene gibi davranarak Evenhart Şatosu’na gider.

Burada soğuk ama yakışıklı Margrave ile tanışır. Margrave, Dian’ın çocukluğundan beri hayranlık duyduğu efsanevi Sir Evenhart’ın soyundan gelmektedir. Hikâyeye fantastik unsurlar katılmış olsa da, As You Like It, Margrave yavaş ilerleyen, büyüleyici bir tarihî romantizm sunar. Özellikle zarif çizimleri, seriyi daha da çekici kılar.

It Was a Mistake, Grand Duke

Vivan Louis, Grandük Glenn’e, onu baloda ilk gördüğünden beri âşıktır. Yedi yıl boyunca bu aşkını içinde yaşamış, Glenn’in hayran çizimlerini yapıp onun hakkında romanlar yazmıştır. Ancak bir gün, arkadaşının bıraktığı sihirli kristal küreyi yanlışlıkla kırar ve kendini, hayallerindeki adamı yatağında bağlı halde bulur. Glenn, kaçırıldığını iddia eder.

Kötü dedikoduların yayılmasını önlemek için Vivan ve Glenn bir yıllık sahte bir ilişki yapmaya karar verir. Fakat bu ilişkinin sınırları bulanıklaşır: Oyun mu, gerçek mi? Konusu bakımından çok özgün olmasa da It Was a Mistake, Grand Duke, karakterleri ve romantik sahneleriyle okuyucuları mest eder.

The Redemption of Earl Nottingham

1914’te, I. Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde geçen hikâye, Madelyn Roenfield’in kendini 17 yaşındaki bedeninde bulmasıyla başlar. Babasının ölümünden sonra Madelyn, Earl Ian Nottingham ile mutsuz bir evlilik yapmış, acı dolu bir hayat sürmüştür. Yaralı ruhu ve bedeninden ötürü Earl, Madelyn’e ilgi göstermemiş, ona cehennem gibi bir hayat yaşatmıştır.

Madelyn, ikinci şansını değerlendirerek bu kez Earl’den uzak durmayı ve ailesini iflastan kurtarmayı planlar. Ancak Earl’den kaçmak o kadar kolay olmaz ve bu kez onun trajik kaderini değiştirme umudu doğar. Ian ve Madelyn’in karmaşık ilişkisi, Bridgerton’daki Kraliçe Charlotte ile Kral George’un hikâyesine benzer bir yoğunluk sunar.

For Better or for Worse

Dillon Langton, bir roman dünyasında erkek başrolün kayınbiraderi olarak yeniden doğar. Kardeşinin, Marquess Cedric ile evlendikten kısa bir süre sonra doğum sırasında öleceğini bilir. Bunu önlemek isteyen Dillon, Cedric’in ilgisini kız kardeşinden uzaklaştırmak için onunla evlenmeye karar verir. Ancak bu evlilik, Dillon’ın umduğundan çok daha karmaşık bir hâl alır.

Eğlenceli ve tatlı bir romantizm sunan For Better or for Worse, Bridgerton hayranlarının seveceği güçlü bir baş karakter ve aşk hikâyesi içerir.

The Reason Why Raeliana Ended Up at the Duke’s Mansion

Bu popüler manhwa, 21. yüzyıldan bir kadının, gizemli bir romanın içine cinayet kurbanı Raeliana McMillan olarak hapsolmasını konu alır. Nişanlısıyla evliliğini bozarak kaderini değiştirmek isteyen Raeliana, kendini romanın ana karakteri Dük Noah Wynknight ile sahte bir nişan içinde bulur.

Cinayet gizemi unsurları bir yana, The Reason Why Raeliana Ended Up at the Duke’s Mansion, Bridgerton’ın soylu toplum içindeki politik oyunlarına ve heyecan verici romantizmine çok benzer ögeler sunar.

The Little Lady Behind the Scenes

Bu hikâyede ana karakter, bir harem romanının başrolünün kız kardeşi Lilianne Blanchet olarak reenkarne olur. Ablası Julianne her anlamda mükemmeldir ve birçok talibin ilgisini çeker. Ancak Lilianne, ablasının kötü bir adamla evlenip mutsuz olacağını bilmektedir ve onu bu kaderden kurtarmaya kararlıdır.

Ablasıyla olan sıcak ilişkisi, Bridgerton’daki Bridgerton kardeşlerini anımsatır. Ayrıca, Lilianne’in çeşitli aşk oyunları, dizide Lady Danbury ve Lady Whistledown’un kurnazlıkları kadar eğlencelidir.

Adelaide

Adelaide Camille Bourbon, trajik bir kazanın ardından Kont Bourbon’un en küçük kızı olarak yeniden doğar. Hayatı sıradan bir şekilde devam ederken, gizemli bir boyut gezgini hakkında dedikodular duyar ve başkente gitmeye karar verir.

Burada, soğuk ve mesafeli Dük Felix ile karşılaşır. Felix, gezgin Susanne’e âşık olduğu söylentilerini ortadan kaldırmak için Adelaide ile sahte bir nişan yapmayı teklif eder. Ancak her sahte ilişkinin ardında gerçek duygular filizlenir ve Adelaide ile Felix de bu durumun istisnası olmaz.

Wall of Glass

Wall of Glass, Liliana Pence adlı saf bir asilzadenin, piyanist Edward Carter’a âşık olmasıyla başlar. Ancak Edward, Liliana’yı iki yüzlü bulmakta ve ona gizlice kin beslemektedir. Liliana, istemediği bir evlilikten kaçmak için Edward’a aşkını itiraf eder; fakat sert bir reddedilişle karşılaşır. Ailesinin servetini kaybettikten sonra Liliana, farklı bir kimlikle hizmetçi olarak çalışmaya başlar. Yıllar sonra kader onları yeniden bir araya getirir.

Yoğun karakter gelişimi ve melankolik atmosferi ile Wall of Glass, Jane Austen romanlarına benzer bir deneyim sunar ve Bridgerton hayranları için harika bir seçenek olur.

I’ll Save This Damned Family

Elias ailesinin içine yeniden doğan Tara Elias, ailesini vatana ihanet suçlamasıyla idam edilmekten kurtarmaya kararlıdır. Ancak en büyük düşmanı, sürekli çatıştığı Prens Kyle’dır. Zekice mücadeleleri sırasında birbirlerine beklenmedik duygular beslemeye başlarlar.

Tara’nın inatçı ve bağımsız kişiliği, Bridgerton’daki Penelope Featherington karakterini andırır. Ayrıca, Kyle’ın Tara’ya olan ilgisinin fiziksel görünümüne bağlı olmaması, Polin hayranlarının ilgisini çekecektir.

Bring the Love

Bu hikâye, soylu Alman ailelerin çocukları Leah Hildebrandt ve Roxant Kroemer’in ilişkisini konu alır. Leah, ailesinin geleceğini kurtarmak için Roxant’ın evlilik teklifini kabul eder. Merhametsiz bir katil olarak tanınan Roxant, soğuk görünümüne rağmen Leah’ın kalbini kazanmayı başarır.

Her ne kadar Bring the Love, Bridgerton’a doğrudan benzemese de, sıcacık ve samimi hikâyesi okuyuculara aynı duyguları yaşatmayı garanti eder.

Yorum Yap

Exit mobile version