Menu
in ,

Reenkarnasyon Animeleri, Sıralı

Reenkarnasyon Animeleri

İsekai, anime dünyasının en çok ilgi gören türlerinden biri haline geldi ve reenkarnasyon, bu türün en çok tekrarlanan temalarından biri oldu. Oldukça basit bir temel üzerine kurulmuş olmasına rağmen, reenkarnasyon animeleri genellikle şaşırtıcı derecede yaratıcı olup, hayranlara en hayal gücü geniş kurgusal dünyalardan bazılarına bir bakış sunuyor.

Yıllar içinde reenkarnasyon animeleri oldukça doygun hale gelse de, birçok yapım hâlâ en popüler animeleri arasında zirvede yer alıyor. Eğlenceli ve heyecan verici hikayeleri, benzersiz dünyaları ve sevilen karakter kadrolarıyla bu serilerin neden bu kadar çok beğenildiğini anlamak zor değil. KonoSuba gibi komedi klasiklerinden Mushoku Tensei gibi son dönem hitlere kadar, reenkarnasyon animeleri her zamankinden daha popüler ve hayranlar bu serilere doyamıyor.

Reincarnated As A Sword

Bazı hayranlar için Reincarnated as a Sword adlı bir seriyi ciddiye almak zor olabilir, ancak komik ismine rağmen, bu isekai anime şaşırtıcı derecede başarılı. Serinin isimsiz ana karakteri, birçok büyülü yeteneğe sahip bir kılıç olarak yeniden doğuyor. Bu yeni formunda, Fran adında genç bir kızla karşılaşıyor ve Fran onun kullanıcısı oluyor. Bu tuhaf ikili, tarihin en güçlü savaşçıları olma yolunda bir maceraya atılıyor.

Basit bir temele sahip olmasına rağmen, Reincarnated as a Sword tüm isekai hayranları için keyifli bir izlenim sunuyor. Anime, şaşırtıcı derecede samimi ve eğlenceli sağlam bir hikâyeye sahip, ayrıca karakter kadrosu da oldukça sevilesi. İsimsiz kılıç, zamanla Fran’e bir baba gibi sahip çıkmaya başlıyor ve bu, çoğu seride görülmeyen benzersiz bir dinamik oluşturuyor. Bu özellikleri sayesinde anime listelerde yerini alıyor, ancak yine de en alt sıralarda kalıyor.

Saga Of Tanya The Evil

Saga Of Tanya The Evil, reenkarnasyon türüne ilginç bir katkı sağlıyor. Çoğu reenkarnasyon animesinde ana karakter büyülü bir dünyada kahraman olarak yeniden doğarken, Saga Of Tanya The Evil serisi tam tersini yapıyor. Kahramana ya da iyi bir insana odaklanmak yerine, kötü bir kişiyi ana karakter olarak ele alıyor.

Saga Of Tanya The Evil, bir beyaz yakalı çalışanın alternatif bir evrende küçük bir kız olarak yeniden doğmasıyla başlıyor. Artık acımasız bir genç asker olan Tanya, sonsuz bir reenkarnasyon döngüsünden kurtulmak için rütbelerini hızla yükseltmek ve kendi yolunu çizmek zorunda. Saga Of Tanya The Evil, ahlak anlayışının eksikliği ile reenkarnasyon animelerine iyi bir soluk getiriyor. Karanlık hikayesi ve kötü ana karakteriyle bu seri, diğer isekai yapımlarından belirgin şekilde ayrılıyor.

The Eminence In Shadow

The Eminence in Shadow, son dönemde çıkan en popüler reenkarnasyon animelerinden biri. Hikaye, tek isteği olabildiğince güçlü olmak olan Minoru Kagenou’yu takip ediyor. Zamansız bir ölümün ardından, kendini nihayet büyülü bir dünyada sınırsız güçlerin var olduğu bir evrende yeniden doğmuş olarak buluyor. Burada, Diablos Tarikatı’nı yenmek için güçlü bir grup olan Shadow Garden’ı kuruyor.

The Eminence in Shadow, imkansızın mümkün hale geldiği, kurgunun ve gerçekliğin iç içe geçtiği heyecan verici bir anime. Seriyi ilginç kılan şey ise, pek çok fantastik anime ve isekai karakterlerine dair unsurları alaya alması. Kagenou, Shadow Garden’ı kurarken bir oyun oynadığını sanıyor, oysa işin aslı, herkesin gerçekten tehlikeli ve gizli bir savaşa dahil olması.

Reborn as a Vending Machine, I Now Wander the Dungeon

Yakın zamanda animeye uyarlanan Reborn as a Vending Machine, I Now Wander the Dungeon, reenkarnasyon animesi dünyasının ne kadar tuhaflaştığını gözler önüne seriyor. Hikaye, otomat makinelerine takıntılı bir kişinin bu takıntı yüzünden ezilerek ölmesini ve başka bir dünyada bir otomat makinesi olarak yeniden doğmasını konu alıyor. Hareket edemeyen ya da başka bir şey yapamayan bu otomat, güçlü bir gezgin olan Lammis tarafından taşınmak zorunda kalıyor.

Bu tuhaf konseptin yanı sıra, Reincarnated as a Vending Machine, reenkarnasyon anime türünün karanlık tarafını da sergiliyor. Lammis’in yardımı olmadan tamamen çaresiz olan “Boxxo”, oldukça karamsar bir kaderle karşı karşıya. Ayrıca, ikilinin ilişkisi de ilginç; birbirlerine hayatta kalmak için farklı şekillerde bağımlılar. Bir karakterin en sevdiği şey bile olsa, isekai söz konusu olduğunda, reenkarnasyon pek de kolay bir süreç değil.

So I’m A Spider, So What?

So I’m a Spider, So What?, bir lise sınıfının göz ardı edilen bir üyesine odaklanıyor. O ve sınıf arkadaşları, kaotik bir savaşın ardından öldürülüp reenkarnasyon geçirdiklerinde, çoğu şövalye ya da soylu olarak yeniden doğarken, ana karakterimiz ise basit bir örümcek olarak yeniden doğuyor. Hem insanlar hem de canavarlar tarafından avlanan bu karakter, yapışkan ve zorlu yeni durumunda elinden gelenin en iyisini yapmak zorunda kalıyor.

So I’m a Spider, reenkarnasyon anime türünde bir kahramanın nasıl bir “underdog” (dezavantajlı kişi) olabileceğine harika bir örnek. Seri, bir güç fantezisi olmaktan çok, ana karakterin her şey için savaşmak ve çabalamak zorunda kaldığı bir hikaye sunuyor. Elbette, RPG ve video oyunu öğeleri de mevcut, bu da seriyi klasik bir isekai animesi olarak konumlandırıyor.

The Rising of the Shield Hero

The Rising of the Shield Hero, en popüler reenkarnasyon animelerinden biri olup, türün en yaygın motiflerine iyi bir örnek teşkil ediyor. Ana karakter, yeniden doğduğunda en zayıf silahlardan biri olan kalkanla donatılıyor ve talihi, kısa süre sonra bir iftirayla daha da kötüye gidiyor. Bu noktadan sonra, dışlanmışlarla iş birliği yapmak zorunda kalıyor ve zamanla yeni dünyasında çok daha tanınmış bir kahraman haline geliyor.

The Rising of the Shield Hero, bazı izleyicileri rahatsız etmiş olabilir, ancak çoğunlukla izleyiciler seriyi seviyor. Güç fantezisi arayanlar için ideal bir reenkarnasyon animesi diyebiliriz, çünkü Naofumi’nin karşısına çok fazla zorluk çıkıyor. Bu da onun zaferlerini daha anlamlı ve hak edilmiş kılıyor ki, bu durum her isekai kahramanı için geçerli değil.

Overlord

Reenkarnasyon animelerinde, kahramanların genellikle aşırı güçlü olup zorlukları kolayca aşması yaygın bir eğilimdir. Overlord animesi, bu durumu mantıksal bir uç noktaya taşır ve tehlikeyi küçümseyen bir ana karakter sunar. Sevdiği çevrim içi oyunun içinde sıkışıp kalan eski bir oyuncu olan Ainz Ooal Gown, güçlü bir ölüm lordu olma fantezisini gerçekleştirir.

Overlord‘un ana karakteri karşısına kim çıkarsa çıksın yenilmezdir. Bu, diğer karakterlerin adeta karınca gibi olduğu bir dünyada aşırı güçlü olmanın ahlaki sonuçlarını ele alır. Çoğu reenkarnasyon animesinde nadiren işlenen bu kavram, Overlord‘u türünün en iyilerinden biri yapar. Ayrıca, seri isekai türünde iskelet şövalye karakterlerinin ortaya çıkmasına öncülük ederek bir klişe yaratmıştır.

The World’s Finest Assassin Gets Reincarnated In Another World As An Aristocrat

The World’s Finest Assassin, reenkarnasyon isekai alt türüne yapılan en yeni ve dikkat çekici animelerden biri. Seri, bolca aksiyon, gizem ve biraz da romantizm içeriyor. Hikaye, bir zamanlar dünyanın en iyi suikastçısı olan Lugh Tuatha Dé adında genç bir aristokratı merkezine alıyor. Yeni hayatında bir soylu olarak yaşayan Lugh, yeni yetenekler öğrenmek ve dünyayı kurtarmak için kahramanı öldürmek zorunda.

Reenkarnasyon animelerine farklı bir bakış açısı getiren The World’s Finest Assassin, son yıllarda büyük bir ilgi gördü. Drama ve gerilim dolu sürükleyici hikayesiyle isekai hayranlarının favorilerinden biri haline geldi. Ayrıca, bu serideki ana karakterin deneyimli bir yetişkin olması ve çoğu duruma yetişkin bakış açısıyla yaklaşması, genelde anime türlerinde pek rastlanmayan bir özellik olarak öne çıkıyor.

I’ve Been Killing Slimes For 300 Years & Maxed Out My Level

Çoğu isekai animesi aksiyon dolu bir fantastik macera sunarken, I’ve Been Killing Slimes işleri yavaşlatıp huzurlu bir dilimlik hayat hikayesi sunuyor. Kendini çok çalışarak erken yaşta tüketen Azusa Aizawa, büyülü bir dünyada ölümsüz ve son derece güçlü biri olarak yeniden doğduktan sonra ikinci bir şans elde ediyor. Ancak macera ve heyecan aramak yerine, Azusa bu yeni hayatını bir çiftlikte huzur içinde geçirmeye karar veriyor.

I’ve Been Killing Slimes, Azusa’nın çiftliğinde günlük işlerini yapmasını, yeni arkadaşlar edinmesini ve ölümsüz yaşamını en iyi şekilde değerlendirmesini konu alan sevimli ve huzur dolu bir seri. Basit ve sakin bir anime arayan izleyiciler, bu seriyi ve rahatlatıcı tarzını kesinlikle sevecekler.

Ascendance Of A Bookworm

Ascendance of a Bookworm, çoğu reenkarnasyon isekai’de bulunan epik fantastik maceralardan uzak olsa da, son yıllarda en sevilen animelerden biri olmayı başardı. Bu büyüleyici anime, önceki hayatında kitaplara düşkün olan genç bir kız, Myne’nin maceralarını konu alıyor. Reenkarnasyonla yeni bir hayata başlayan Myne, kitaplara olan tutkusunu yeniden canlandırmak istiyor. Ancak yeni dünyasında kitaplar nadir ve zor bulunuyor, bu da işini epey zorlaştırıyor.

Ascendance of a Bookworm, Myne’nin kendi kitaplarını yapma çabalarını ve okuma aşkını tatmin etme mücadelesini takip ediyor. Seri, son derece sevimli ve eğlenceli, sakin ve yavaş temposu ise aksiyon dolu hikayelerle dolu bu türde adeta ferahlatıcı bir soluk niteliğinde. Dilimlik hayat özellikleriyle birleşen bu özgün yaklaşımı, Ascendance of a Bookworm‘u en iyi reenkarnasyon animeleri arasında sağlam bir yere taşıyor.

KonoSuba: God’s Blessing On This Wonderful World!

İlk bakışta, KonoSuba en sıradan ve klişe isekai animelerinden biri gibi görünebilir. Her ne kadar yaygın bir başlangıç hikayesine sahip olsa da, bunu fazlasıyla telafi eden komedisi ve sevilen karakterleriyle öne çıkıyor. Tanıdık motifleri ve abartılı mizahı kullanarak harika bir karakter yaratan KonoSuba, reenkarnasyon anime türünün en komik örneklerinden biri.

KonoSuba: God’s Blessing On This Wonderful World!, NEET hayatı yaşayan ve talihsiz bir şekilde ölen Kazuma Satou’nun hikayesini anlatıyor. Kazuma, büyülü bir dünyada yeniden doğup Demon King’i yenme göreviyle karşı karşıya kalıyor. Ancak, bu görev onun ve dağınık ekibi için oldukça zorlayıcı oluyor. KonoSuba, bu ilginç grubun zorlu fantastik dünyada hayatta kalma mücadelesini komik ve eğlenceli bir şekilde takip ediyor.

My Next Life As A Villainess

My Next Life as a Villainess ilk çıktığında, çoğu kişi bunu sadece sıradan bir isekai animesi olarak görüp göz ardı etti. Ancak, bu serinin hiç de öyle olmadığı ortaya çıktı. Seri, kaderi kötü bir sonla bağlanan otome oyunu Fortune Lover‘ın hain karakteri Katarina Claes’i merkezine alıyor. Başına aldığı bir darbe sonucunda Katarina’nın önceki hayatına ait anıları geri gelir ve bu bilgiyle bir kez daha erken bir sonla karşılaşmamak için harekete geçer. Bunun sonucunda da Fortune Lover‘ın hikayesinin akışını tamamen değiştiren olaylar zinciri başlar.

Kahkahalar attıran komedisi, büyük ve sevilesi karakterler ve bolca samimi anlarıyla My Next Life as a Villainess, en iyi yeni reenkarnasyon animelerinden biri haline geldi. Seri, alt türü yeniden şekillendirdi ve anime dünyasında hızla popülerleşen “villainess” (kötü kadın karakter) trendine öncülük etti. Bu alt tür, reenkarnasyon anime türünün genel olarak en baskın öğesi haline geldi.

Skeleton Knight in Another World

Skeleton Knight in Another World, diğer reenkarnasyon animelerine oldukça benziyor, ama bu iyi bir şekilde gerçekleşiyor. Ana karakter bir iskelet şövalye, ancak aslında bir zamanlar sadece avatarı olarak yeniden doğan bir oyuncuydu. Yeni dünyasında çeşitli çaresiz insanlarla karşılaşarak onlarla arkadaş oluyor ve farklı krallıkları geziyor.

Skeleton Knight in Another World‘ın başarılı olmasının nedeni, kahramanın ürkütücü görünüşüne rağmen son derece centilmen ve dost canlısı olması. Basit bir dünya inşası ve politik entrikalar izleyiciyi merakta bırakıyor, ancak asıl odak, kahramanın ne kadar rahat ve tasasız olması. Bu durum, aksiyon, macera ve komik olayların bir arada dengelendiği, gevşek tavırlı bir iskelet şövalyeyi merkeze alan eğlenceli bir hikaye ortaya koyuyor. Bu nedenle, Skeleton Knight in Another World, reenkarnasyon animeleri arasında çok yönlü bir yapım olarak öne çıkıyor.

That Time I Got Reincarnated As A Slime

That Time I Got Reincarnated as a Slime oldukça komik bir isme sahip, bu yüzden baştan yargılamak kolay. Ancak, bu popüler reenkarnasyon animesi aslında türünün en iyilerinden biri. Seri, geçmiş yaşamında sıradan bir insan olan ve şimdi balçık formunda yeniden doğan Rimuru Tempest’in maceralarını takip ediyor. Yeni hayatında güçlü bir balçık olarak yeniden doğan Rimuru, bu güçlerini kullanarak modern dünyayı andıran yeni ve rahat bir toplum kurmayı planlıyor.

Benzersiz konusu, sevilesi ana karakteri ve iyi düşünülmüş dünyasıyla That Time I Got Reincarnated as a Slime, türün en iyi unsurlarını içeriyor. Zamanla, seri hem Rimuru ve arkadaşlarına odaklanmayı başarıyor hem de dünya üzerindeki politik entrikaları tanıtıyor. Sakin bir hayat ya da politika sevenler için olmasa da, anime yine de harika aksiyon sahneleriyle dolu.

Mushoku Tensei: Jobless Reincarnation

Mushoku Tensei: Jobless Reincarnation reenkarnasyon animelerinin en yeni yapımlarından biri. Kısa bir süredir yayında olmasına rağmen, alt türün en iyilerinden biri haline gelmiş durumda. En benzersiz serilerden biri olmayabilir, ancak hayranlar dramatik hikayesi ve unutulmaz karakter kadrosuna bayılıyor.

Mushoku Tensei: Jobless Reincarnation, önceki hayatında acı bir ölümle karşılaşan ve yeniden doğan Rudeus Greyrat’ın hikayesini anlatıyor. Büyünün mümkün olduğu bir dünyada yeniden doğan Rudeus, bu gücü kullanarak hayatını dolu dolu yaşamayı planlıyor. İzleyeciler, onun büyü öğrenmesini, yeni dostlar edinmesini ve ikinci hayatını anlamlı hale getirme çabalarını izliyor. Studio Bind, zaten harika olan kaynak materyali daha da üst seviyeye taşımak için elinden geleni yapmış ve bu da Mushoku Tensei‘yi her bölümünü özel bir olay haline getiriyor. Bu da onu, tüm reenkarnasyon animeler arasında en iyi yapım olarak konumlandırmak için yeterli.

Yorum Yap

Exit mobile version