Grinding (tekrarlayan mücadeleler yaparak seviye atlama veya kaynak toplama), birçok oyunda rastlanan bir mekanik olsa da, JRPG’ler (Japon rol yapma oyunları) bu özelliği adeta bir sanat formuna dönüştürmüştür. Bu türle tanışık olan her oyuncunun, düşman ordularına karşı savaşıp, her saldırıda daha güçlü hale gelen hasar değerlerini izleme anıları vardır.
Grinding, bazı oyuncular için oyunun en keyifli yanıyken, diğerleri için ise büyük bir zorluk olabilir. Ancak ne olursa olsun, bu mekanik JRPG’lerin vazgeçilmez bir unsuru olarak öne çıkar.
Elbette, oyuncuların kendi hızlarında ve tercihlerine göre grinding yapabileceği pek çok oyun bulunuyor. Ancak bazı yapımlar, yüksek zorluk seviyeleri, benzersiz mekanikleri ya da oyuncuları sürekli savaşarak eğlenmeye teşvik eden yapılarıyla diğerlerinden sıyrılıyor. Kimileri için aşılması güç zirveler sunarken, kimileri de en güçlü takımı oluşturana kadar tekrarlayan dövüşlerle sizi eğlendirmeyi başarıyor.
JRPG dünyasında tüm zamanların en ikonik yapımlarından az bilinen mücevherlere kadar, bu oyunların birçoğu “en çok grind gerektiren JRPG” unvanını hak eden bir üne kavuşmuş durumda.
Shin Megami Tensei 3
Her JRPG hayranının aşina olduğu Shin Megami Tensei serisi, oyun dünyasının en zorlu yapımları arasında yer alır ve bu özelliği yıllar içinde hiç kaybolmamıştır. Serinin birçok oyunu farklı mekanikler denese de temel fikir hep aynı kalır: oyuncuları zorlu bir teste tabi tutmak. Bu durum, oyuncuları düşmanlarla başa çıkabilmek için saatlerce grind yapmaya mecbur bırakır. Ancak hiçbir oyun bunu Shin Megami Tensei III: Nocturne kadar iyi yansıtamaz.
Doğruyu söylemek gerekirse, yalnızca grind yaparak savaşlara hazırlanmak pek de verimli bir yöntem değil. Oyunun merkezinde demon fusion mekaniği yer alır. Oyuncular, daha güçlü şeytanlar elde etmek için mevcut şeytanlarını sürekli birleştirmeye teşvik edilir. Bu nedenle, düşman şeytanlarla karşılaşıp onları kendi tarafınıza çekmek, şeytan ansiklopedinizi (demon compendium) doldurmak ve her duruma uygun seçeneklere sahip olmak genellikle daha tercih edilir hale gelir.
Lost Odyssey
Yedinci neslin bu kült klasiği, retro havasını tamamen kendine özgü bir macerayla harmanladığı için büyük övgü topluyor. Etkileyici bir hikâyeye sahip olmasının yanı sıra, oynanış mekanikleri de bir o kadar dikkat çekici. Oyun, türün klasik unsurlarından ilham alan temel mekanikleriyle, özellikle de macerada ilerlemek için grind yapma ihtiyacını vurguluyor.
Oyunun en dikkat çekici özelliği, ring (yüzük) mekanizması. Bu sistem, Final Fantasy VII‘nin materia sistemine benzer şekilde çalışıyor. Oyuncular, düşmanlardan düşen yüzükleri ekip çeşitli yetenekler ve becerilerin kilidini açabiliyor. Yüzük sistemi, çok çeşitli ve benzersiz düşmanlarla birleşince, grind yapmayı keyifli bir deneyime dönüştürüyor ve oyuncuları bu büyüleyici dünyanın içinde saatlerce kaybolmaya teşvik ediyor.
Bravely Default
Birçok oyun, oyuncuları sadece düşmanlara karşı koyabilecek kadar güçlenmek için grind yapmaya teşvik ederken, Bravely Default, bunu cazip bir ana unsur haline getirerek oyunculara bolca neden sunuyor. 3DS platformunun bu başyapıtı, türün modern yapımları arasında en iyi iş (job) sistemlerinden birine sahip. Vampire, Pirate ve Performer gibi alışılmadık rolleri de içeren 20’den fazla değiştirilebilir iş sunuyor.
Her işin seviyesini yükseltmek, yeni yeteneklerin ve saldırıların kilidini açarak bunların diğer işlerle birlikte kullanılmasına olanak tanır. Bu, oyuncuların farklı kombinasyonlarla deney yapmasına olanak tanıyan son derece eğlenceli bir sistem sunar; örneğin, ninja yeteneklerine sahip bir vampir veya uzun menzilli saldırılara sahip bir keşiş. Bu sistem, grind yapmayı uzun vadede daha kolay ve heyecan verici hale getiriyor, çünkü her karakter her seferinde daha güçlü hale geliyor.
Etrian Odyssey
Etrian Odyssey oyunları, her oyuncunun kendi maceralarını yaratabileceği boş bir tuval gibi çalışır. Her grup üyesini özelleştirme imkanı sunan oyun, yalnızca genel hikâyeye değil, keşfetmenin ve her karşılaşmanın heyecanına da odaklanır. Oyuncular, oyun boyunca labirent gibi yolları geçerken ve her bölgenin haritalarını çizerken çeşitli düşmanlarla yüzleşir.
Oyunun temel zorluğu grind yapmayı teşvik ederken, bu durum özellikle FOE adı verilen aşırı güçlü yaratıkların varlığıyla birlikte oyunun vazgeçilmez bir parçası haline gelir. Bu yaratıklar her bölgede ana yolları dolaşır ve genellikle çıkış koridorlarını devriye gezer. Bu nedenle, oyuncuların ilerleyebilmek ve daha güçlü düşmanlara karşı hazırlıklı olabilmek için mümkün olduğunca verimli bir şekilde kaynak toplamaları hayati önem taşır.
The Legend of Legacy
Oyunlardaki grinding mekanikleri tartışmalı bir unsur olmanın yanı sıra, alışılmışın dışında seviye atlama sistemleri de aynı şekilde bölücü bir özellik taşır. Legend of Legacy, bu iki unsuru bir arada sunar. Oyuncular, eski bir uygarlığın kalıntılarının bulunduğu Avalon adasına adım atar. Define avcılığının zirve yaptığı bu adada, çeşitli karakterler şanslarını denemek için bir araya gelir.
Savaşlar büyük ölçüde klasik sıra tabanlı dövüş sistemi üzerine kurulu olsa da, oyunun en dikkat çeken yönü seviye atlama sistemi. Her karşılaşma sonrası klasik anlamda deneyim puanı kazanıp genel bir seviyeye ulaşmak yerine, her istatistik rastgele bir artış gösterebilir. Dahası, her saldırı ve beceri, aynı şekilde artış gösteren kendi istatistiklerine sahiptir. Güvenilir bir ekip oluşturmak isteyen oyuncular için grind yapmak, oyunda adeta doğal bir alışkanlık haline gelir.
Dragon Quest II
Dragon Quest serisinin, JRPG türünün en çok grind gerektiren oyunları arasında yer alması kimseyi şaşırtmaz. Bu seri, yalnızca JRPG’lerin yıllar boyunca nasıl şekilleneceğini belirlemekle kalmadı, aynı zamanda bu tür oyunların nasıl tasarlanacağına dair bir yol haritası çizdi. Grind, serinin en temel unsurlarından biri olarak öne çıkıyor; daha en başından itibaren, hikâyede ilerlemek isteyen oyuncuların düşmanları tekrar tekrar yenmesi gerekiyordu.
İlk oyun bolca farming (kaynak toplama) gerektirirken, serinin asıl grind ustası olarak hayranlar tarafından en çok hatırlananı, ikinci oyun oldu. Bu durum özellikle hikâyenin son aşamalarındaki zorluk artışından kaynaklanıyordu. Orijinal versiyonda düşmanlar sık sık tek vuruşla öldüren (one-hit KO) saldırılar yaparken, seviye atlama süreci ise bir hayli yavaşlıyordu. Bu durum, oyuncuların saatlerce grind yapmasını gerektiren bir güç ve sabır sınavına dönüşüyordu. Yeni sürümler bu süreci bir nebze kolaylaştırsa da, serinin özü ve zorluğu hala hissedilir durumda.
Phantasy Star 2
Phantasy Star, JRPG türünün klasikleşmiş isimlerinden biridir ve serinin ikinci oyunu, hem iyi hem de kötü anlamda bu unvanı hak eder. Bu oyun, JRPG’lerin kendi kimliğini bulmaya başladığı ve farklı tarzlar ile mekanikler denediği bir dönemin adeta göstergesidir. Özellikle Phantasy Star 2, yüksek karşılaşma oranı, sıradan düşmanlara karşı bile son derece zorlu savaşlar ve kafa karıştırıcı zindan tasarımları gibi diğer oyunların zamanla terk ettiği birçok detayı korur.
Bunun yanı sıra, partiye katılan her yeni karakterin seviyesine 1’den başlaması, oyuncuyu takımın geri kalanına yetişmeleri için daha fazla grind yapmaya zorlar. Tüm bu zorluklar ve tasarım tercihleri, Phantasy Star Generations remake versiyonunda da korunmuştur. Bu öğeler, sıradan oyuncuları oyundan soğutabilecek nitelikte olsa da, zorlayıcı ve retro grind odaklı deneyimleri sevenler için adeta bir ziyafet niteliğindedir.
The 7th Saga
Klasik oyunlar genellikle yüksek zorluk seviyeleriyle tanınır, ancak The 7th Saga, bu türün içinde bile dikkat çeker. Enix tarafından 1993 yılında yayınlanan bu JRPG, yoğun miktarda grind yapmadan tamamlanması neredeyse imkansız olmasıyla ünlüdür. Aslında, oyunun orijinal Japonca versiyonu oldukça oynanabilir durumdaydı, ancak yerelleştirme sırasında zorluk seviyesi aşırı derecede yükseltildi.
Her savaş oldukça zorludur ve özellikle oyunun ilk saatlerinde doğru karakterleri seçmek yeni başlayanlar için büyük önem taşır. Sadece saldırılara yüklenmek yerine, yeteneklerin doğru kullanımı ve savunma mekanikleri, oyuncuları daha güçlü saldırılarla ödüllendirir. Kendine özgü görselliği ve birbiriyle bağlantılı karakter hikayeleri, meydan okuma arayan oyuncular için unutulmaz bir deneyim sunar.
Final Fantasy II
Final Fantasy serisini yakından tanıyan hayranlar için, Final Fantasy II‘nin grind odaklı oyunlar listesine dahil edilmesi hiç de şaşırtıcı değil. Final Fantasy serisinin çeşitli oyunları grind odaklı bir deneyime yönelse de çoğunda bu, bir seçenek olarak sunulur. Ancak, serinin ikinci oyunu için bu bir zorunluluktur. Kendine özgü seviye atlama sistemi, SaGa serisine ilham vermiştir ve oyuncuların savaşlarda stratejilerini deneyerek öğrenmelerini teşvik eder.
Ekipmanlar, yetenekler ve istatistikler bireysel olarak seviyelendirilir; yani her biri, savaşta ne kadar sık kullanıldığına bağlı olarak gelişir. Bu, sadece düşman ordularına saldırmakla başarıya ulaşılamayacağı anlamına gelir. Aksine, oyuncuların seçeneklerini keşfetmesi ve oyunun mekaniklerini zorlayarak stratejiler oluşturması beklenir. Hatta oyuncuların, kendi takım üyelerine saldırarak savunmalarını artırabilmesi bir espri konusu haline gelmiştir. Bu sıra dışı sistem, oyunu diğerlerinden ayıran önemli bir özelliktir.
Disgaea Flaunts
Hiçbir oyun serisi, hem bir grind cenneti olmayı hem de bunu tekrar tekrar eğlenceli bir deneyime dönüştürmeyi Disgaea kadar iyi başaramaz. Taktik tabanlı, kare ızgaralı oynanışa sahip olan bu oyunlar, oyuncuları her seviyeyi defalarca tamamlamaya teşvik eder. Bunun amacı hem para ve kaynak toplamak hem de aynı düşmanları mümkün olan en etkili şekilde alt etmektir.
Oyunun döngüsü, kombo saldırılar ve geo panelleri gibi unsurların eklenmesiyle daha da zenginleşir. Bu unsurlar, her koşuyu optimize etmek isteyen oyuncular için ekstra zorluk ve derinlik katmanları sunar. Serinin eğlenceli tasarımını en iyi şekilde yansıtan özelliklerden biri ise item world mekaniğidir. Bu sistem, grind yaparak rastgele oluşturulan aşamalarda eşyaların ve silahların seviyesini artırmanıza olanak tanır.
Her ne kadar serinin tüm oyunları grind odaklı bir DNA’ya sahip olsa da, ilk oyun hala en zorlayıcı ve grind yoğunluklu JRPG’lerden biri olarak kabul edilir.
Sonuç
JRPG türü, grind odaklı mekanikleriyle oyunculara sabır, strateji ve azim gerektiren deneyimler sunar. Disgaea’nın taktiksel savaşlarından, Final Fantasy II’nin yenilikçi seviye atlama sistemine ve Phantasy Star’ın retro zorluklarına kadar, her bir oyun grind kavramını farklı şekillerde ele alır. Bu oyunlar sadece zorluklarıyla değil, aynı zamanda sundukları derinlik ve strateji ile de öne çıkar.
Eğer bu oyunlar ilginizi çektiyse, Çin mitolojisine dayalı oyunlar gibi farklı temalara sahip yapımları da keşfetmek isteyebilirsiniz. Çin Mitolojisine Dayalı En İyi 10 Oyun yazımıza göz atarak, farklı bir oyun dünyasına adım atabilirsiniz.
Grind odaklı JRPG’ler, oyunculara hem meydan okuma hem de başarı hissi sunarken, türün ne kadar geniş ve çeşitli olabileceğini bir kez daha kanıtlıyor. Siz de bu oyunlardan birini seçerek bu unutulmaz yolculuklara başlayabilirsiniz.