Boys Love animeleri uzun yıllardır sorunlu durumları anlatıyor fakat huzurlu ilişkiler barındıran çok sayıda animeye uyarlanmamış BL mangası var.
Bazılarımızın düşündüğünün aksine BL veya yaoi, anime toplulukları arasında hala geride kalmış durumda. Gerçekten ilgi görmüş animeler için shipperlar (Belli iki karakteri çift olarak kabul eden kişiler) var ancak anime izleyicileri arasında hala azınlık diyebileceğimiz durumdalar. Buna rağmen anime evreninin içinde LGBTQ teması çok işlenmediği için BL animeler önemli birer temsilci görevi görüyor.
Bu sezon çıkan The Night Beyond the Tricornered Window, BL animeler için sıra dışı kalıyor. Diğer BL’lere göre daha dehşet verici ve saf romantizmi işlemekten kaçınmış diyebilirim. Bir sürü cinsel iğneleme, istek dışı sahiplenmeler ve ürkütücü yandere (Hastalık derecesinde aşık olan kişilik) davranışlarıyla başlayan, söz yerindeyse toksik bir ilişkiyi ele alıyor. İlerleyen zamanlarda birlikteliklerinde farklılaşmalar görecek de olsak kesinlikle sağlıklı bir ilişki modeli değil ve BL animeler arasında üstte bahsettiğimiz gibi huzurlu ilişki arıyorsanız ilginizi çekeceğine garanti veremem.
The Night Beyond the Tricornered Window’un aksine geçen yıl vizyona giren Stranger By the Shore ve Given’ın devam filmi biraz da olsa aradığımız sağlıklı, duygusal açıdan yüklü ve karışık ilişkileri bize sunabildi. Ama dediğim gibi sadece biraz. Given’dan örnek vermek gerekirse birliktelikler yine çok fazla sorun barındırıyor ve karakterler de aynı şekilde çok yıpranmış durumdalar.
BL animeler topluca bu yıpranmışlık ve sorunlarla boğuşuyor, Omegaverse (Beta-alfa ilişkileri içeren BL ve yaoiler için kullanılan bir terim) hikayelerinde aşırı popülerleşen rıza dışı ve tam anlamıyla istek barındırmayan birliktelikler hala yerini koruyor. Aynı zamanda bu tür durumlar BL okuyucu-izleyicileri arasında baskın bir popülariteye sahip. Fakat isteksiz ilişki, rıza dışı birliktelik konularına kendisi çözüm getirebilen animeler de var. Örneğin Haru’nun, Tokyo In April’ı Japonyada’ki #metoo’ya (Cinsel istismar, tacize karşı bir harekettir.) oldukça güzel bir örnek. Genel olarak bakıldığında bizim görmek istediğimiz huzurlu ilişkinin de temelini oluşturmak için iyi bir adım olduğunu ve stüdyoların sadece sorunlar üstüne kurulu BL mangalarından ziyade sağlıklı ilişkileri de animeleştirmesi için okuyucular olarak talep ettiğimiz BL şeklinin mangalarını desteklememiz gerektiğini düşünüyorum.
Anime stüdyoları, mangaları genellikle satış oranlarına göre seçiyor, en basit örneklerinden biri Dakaichi (Dakaretai Otoko 1-i ni Odosarete Imasu): Aşırı zorbalık, birlikteliğe zorlanma ve cinsel taciz barından bu anime sırf mangasına gördüğü rağbet sebebiyle aşırı hızlı animeleştirildi.
Fakat bazı stüdyolar da projeleri seçerken iletmek istediği mesajı dikkate alıyorlar. Buna verebileceğimiz örneklerden biri gelecek yıl çıkmasını beklediğimiz Sasaki to Miyano, ilişkilerini tam bizim aradığımız anlayış ve saygı üzerine kuruyorlar. Dolayısıyla oldukça huzurlu bir birliktelik görüyoruz. Ayrıca bu tatlı manga hepimizin iyi bildiği bir animeden de ilham almış gibi görünüyor: Kimi no Todoke.
Animeleştirilmeyi hak eden; gerçekçi, kısmen karmaşık, rızaya dayalı ve sağlıklı diyebileceğimiz çok daha kaliteli Boy’s Love mangaları da bulunuyor. Bazı stüdyoların ilgilendikleri ve animeleştirilme potansiyeli taşıyan birkaç mangadan bahsetmek istiyorum.
İlk Olarak, Ogeretsu Tanaka-Escape Journey:
Lise aşıkları Hase Taichi ve Hisami Naoto basit bir kavgada ayrılır fakat üniversitede birbirlerini tekrar gördüklerinde işler bekledikleri gibi gitmez. Ayrılıklar, duygusal travmalar ve birbirini gerçekten seven insanlar eskisi gibi iletişim kuramadığında neler olduğunu anlatan bir aşk hikayesi.
Escape Journey’in karakterlerinin genel olarak bakıldığında eksikleri bulunuyor. İnsanları bıktıran cinsten tiplemeler görüyoruz fakat kötü alışkanlıklarına geri dönüşlerini acı bir gerçeklikle anlatıyor. Yine aynı gerçeklik ve olgunlukla hikayeyi ortaya çıkarıyor, toplumsal baskıyı ilmek ilmek işliyor. Escape Journey’i piyasadaki BL’lerden ayıran bir diğer özellik de kadın karakterleri. Çoğu BL okuyucusunun bildiği gibi kadın karakterler genelde ikilimizin arasını bozan, huysuz tiplemeler oluyordu. Fakat bu kez oldukça sevimli ve ilginç karakterlerle karşılaşıyoruz.
Mangamızın upuzun üç cildi bulunuyor, eğer güzel işlenebilirse yüksek tempolu bir izleyici kitlesi yakalayacağına eminim.
İkinci Mangamız, Yuki Fumino-I Hear The Sunspot
Aslında 2016 yılında live-action’a uyarlanmıştı fakat manganın uzunluğu ve temposu sebebiyle yeteri kadar tatmin edici değildi, bu nedenle tam uzunluğunca bir animeye dönüştürülebileceğini düşünüyorum.
Duyma Engelli üniversite öğrencisi Sugihara Kohei’nin bir not tutucu ararken Sagawa Taichi ile karşılaşmasıyla dünyasının aydınlanmaya başlamasını anlatan -bence- çok tatlı bir hikaye.
Serimiz engelli olmanın getirdiği depresyonu, hayatlarında karşılarına çıkan zorlukları gerçekten güçlü tasvirlerle anlatıyor. Fakat bir kişinin pozitifliğinin karşısındaki insanın hayatını nasıl tamamen değiştirebileceğini de anlatıyor. Bu konuda ne kadar tartışmalar da yaşansa pozitifliğin bulaşıcı olduğu gerçeğini hiçbirimiz inkar edemeyiz. Destekleyici, sevgi dolu ve düzenli bir ilişkinin yanı sıra daha önce de bahsettiğim gibi duyma engelli insanların temsilini de içeren bir seri. Üstelik yalnız BL izleyicilerine değil genel kitleye de hitap edebilecek bir işleyişi var.
Üçüncü Olarak, Inouesatoh-10 Dance
Standart Balo Dansçısı Shinya Sugiki, Latin Dansçısı Shinya Suzuki (İsimleri özel olarak benzer seçilmiş.) ile tanışır ve Dünya Şampiyonasını hedefleyen güçlü bir dans çifti oluştururlar. Ancak şampiyonadan önce birbirlerinin dans tarzlarında ustalaşmaları gerektiğini bunun da beklediklerinden çok daha zor olduğunu fark ederler.
Büyüleyici şekilde güzel görünen balo salonlarındaki dans sahneleri dışında Sugiki ve Suzuki arasındaki cinsel gerilim, flörtten hoşlanan herkes için kolayca fark edilebilen bir durum. Aynı zamanda birbirlerine karşı saygılı fakat rekabet dolu bir ilişkileri de var. Devamlı birbirlerine meydan okuyor ve kendilerinin eksiklerini görmelerini sağlıyorlar. Lakin bu ilişkinin de bir kusuru var: Aşamadıkları gururları. Tutkularını ortaya sermeden önce yapmaları gereken şey gururlarının üstesinden gelmek.
Dördüncü Serimiz, Sachimo-Black or White
Himemiya Shin ve Tatebayashi Kazushige, gelecek vaat eden iki aktör. Shin genelde kötü adamı oynamak adına gözden düşen bir oyuncu; Kazushige ise tipik bir gönül adamı, hani şu dizi izlerken herkesin içinin gittiği oyuncu. İkilimiz bu kadar farklı olmasına rağmen bir sırları var… Liseden beri birlikteler! Pek tabii oyunculuk dünyasının içinde ilişkilerini sürdürmek bir hayli zor. Hem şov dünyasını tatmin etmek hem de ilişkilerini sürdürmek için çok uğraşıyorlar.
Bu seri çiftimizin ilişkisi tamamlanmadan önce uzunca bir süre geçtiği için diğer BL’lerden biraz farklı. Bunun anlamı da tamamen anlayışla ve rızayla gerçekleşen, saygılı bir ilişki çerçevesi olduğunu gösteriyor. Çünkü iki taraf da hazır olana dek bekliyoruz.
Bütün bu saygıya ve sevgiye rağmen şov dünyasının getirdiği kıskançlıklar, dedikodular, skandallar ve çok daha fazlasını içeren bir drama sizi bekliyor.