Attack On Titan anime serisi, genel olarak en iyi shounen anime serilerinden biri olarak kabul edilir. Devrim niteliğinde bir konusu var ve tartışma yaratan sosyal konuları işlemekten çekinmiyor. Eren Yeager, ailesinin intikamını almak ve Titanları yok etmek için Keşif Birliği’ne katıldı ama acımasız düşmanlarıyla savaşmak için kendisinin de bir şeytan haline geleceğini fark etti.
Eren, sıradan bir anime kahramanından acımasız bir kötü kahramana dönüştü. Attack On Titan eleştirel olarak beğenilse de, bazı izleyiciler serinin kusurlarını göz ardı edemeyebilir. Neyse ki, anime izlenebilecek tonlarca Attack On Titan tarzı animeler var.
Jujutsu Kaisen
Attack On Titan var olan tek karanlık shounen anime değil. Genel bir shounen serisinin çeşitli unsurlarına sahip olmasına rağmen, Jujutsu Kaisen, yufka yürekli karakterleri kalp kırıcı olaylar ve karanlık temalarla birleştirerek shounen kültürüne yeni bir soluk getiriyor.
Lanetli bir nesneyi yuttuktan sonra Yuji Itadori ölüm cezasına çarptırılır ve kendisini ele geçiren lanetli ruhu kontrol altında tutmak için jujutsu büyücüsü olmak zorundadır. Jujutsu Kaisen’in lanetlerle dolu karanlık dünyasında olayların mutlu sonla bitmesini bekleyemeyiz, ancak karakterlerin çabaları da karşılıksız kalmamaktadır. Özellikle Yuji, her zaman en kötü durumlardan en iyisini çıkarmaya çalışır.
Hunter X Hunter
Hunter X Hunter, Gon Freecss’in babasını bulma amacıyla başlattığı yolculuğu konu alır. Gon’un babasını bulabilmek için önce bir Avcı olması gerekmektedir. Bu yolculuk sırasında Gon, Kurapika, Leorio ve Killua ile tanışır ve bu dört arkadaş, her biri kendi hedeflerine doğru ilerlerken seri boyunca çeşitli maceralara atılırlar.
Hunter X Hunter, heyecan verici dövüş sahneleri, derinlemesine işlenmiş karakterleri ve birçok kişiye ilham veren özgün karakter güçlendirmeleriyle tanınır. Attack On Titan gibi, Hunter X Hunter da IMDb’nin en iyi anime listelerinde yer alarak büyük beğeni toplamıştır. Anime, genel bir savaş shounen formülünü benimseyerek bu alanda devrim yaratmış ve mevcut tropikleri yeniden şekillendirmiştir.
Neon Genesis Evangelion
Neon Genesis Evangelion, Attack On Titan gibi, yıllar boyunca yoğun tartışmalara konu olan bir animedir. Her iki seride de Eren ve Shinji gibi kutuplaşmış ana karakterler yer alır. Ayrıca, her iki seride de en deneyimli korku filmi hayranlarını bile ürkütecek derecede kanlı ve şiddet içeren sahneler bulunmaktadır.
Buna rağmen, Neon Genesis Evangelion, her anime izleyicisinin en az bir kez deneyimlemesi gereken klasik bir eser olarak kabul edilir. Döneminin ötesindeki yaklaşımlarıyla, anlam yüklü ve etkileyici bir hikaye sunar. Psikolojik derinliği ve karanlık atmosferi ile, tüm zamanların en sıra dışı mecha manga ve animelerinden biri olarak anılır.
D. Gray-Man
D. Gray-Man, Attack On Titan gibi, shounen türünün sınırlarını zorlayan ve eleştirmenler tarafından beğenilen bir karanlık fantezi serisidir. Seri, Milenyum Kontu ve onun Akuma ordusuna karşı savaşan Kara Düzen’in bir parçası olan bir şeytan kovucu olan Allen Walker’ın hikayesini anlatır.
D. Gray-Man, rahatsız edici ve dikkat çekici bir estetik anlayışa ve 19. yüzyıl ortamının alışılmadık bir yorumunu sunan benzersiz bir sanat tarzına sahiptir. Öykünün kendine has anlatım tarzı ve hikayeyi ileriye taşıyan dinamik karakterleri sayesinde, izleyiciler bu seriye kolaylıkla bağlanıyor ve büyük bir hayran kitlesi ediniyor.
Serial Experiments Lain
Serial Experiments Lain, 90’ların sonlarında yayımlanmasına rağmen, hayatlarını büyük ölçüde çevrimiçi geçiren insanların durumunu inceleyen bir seridir. Geriye dönüp bakıldığında, bu anime, dijital çağın getireceği sorunlara dair adeta bir uyarı niteliği taşır.
Seri, tüm hayatını çevrim içi bir dünya olan Wired’da geçiren ve kimsenin gerçekte olduğunu iddia etmediği bir ortamda kendini bulan Lain adında genç bir kızın hikayesini anlatır. Lain, sahte bir kimlik oluşturur ve fiziksel dünyadan tamamen kopmuş olduğunu iddia eder. Sosyal olarak izole bir yaşam sürdüren Lain, parçalanmış bir benlik duygusu ile mücadele eder. Bu, Lain’in çevrim içi ve gerçek dünya arasındaki sınırları bulanıklaştırdığı bir yolculuğa çıkmasına neden olur.
My Hero Academia
My Hero Academia, anime hayranları tarafından bazen gereğinden fazla eleştiri alıyor. Seri, bazı yönleriyle özgün değilmiş gibi hissedilebilir ve shounen türünün klişelerini abartılı bir şekilde kullanıyor olabilir, ancak My Hero Academia‘nın hayranlara ilettiği anlamlı mesajlar göz ardı edilemez.
Bu seri, sürekli olarak bir bireyi gerçek bir kahraman yapan özelliklerin ne olduğunu sorgular ve sadece takdir edilmek amacıyla yapılan iyiliklere eleştirel bir bakış atar. Serideki kötü karakterler, iyi karakterlere ve “kahraman” kavramına dair derinlemesine bir eleştiriyi temsil eder. Quirk ayrımcılığı, My Hero Academia‘nın temel konularından biridir. Bu öğeler, serinin sadece eğlenceli bir hikayeden daha fazlasını sunmasını sağlar ve izleyicilere düşündürücü mesajlar verir.
Monster
Monster, bir beyin cerrahı olan Dr. Kenzo Tenma’nın, ahlaki ve etik bir ikilemle karşı karşıya kaldığı anı konu alır. Tenma, önemli bir belediye başkanı ile genç bir çocuğun hayatını kurtarma arasında zor bir tercih yapmak zorunda kalır. Sonunda çocuğu seçer, fakat bu kararının korkunç sonuçları olacaktır.
Kurtardığı çocuk, Johan Liebert, zamanla acımasız bir seri katil olur. Kenzo, Johan’ın hayatını kurtaran kişi olarak kendini, Johan’ın sebep olduğu dehşetin ve ardı ardına gelen cinayetlerin son bulması için sorumlu hisseder. Monster, her eylemin kaçınılmaz sonuçları olduğunu gözler önüne seren, derin psikolojik unsurlara sahip bir klasik olarak kabul edilir. Bu hikaye, karakterlerin kararlarının ağırlığını ve onların yarattığı geniş çaplı etkileri inceler.
91 Days
91 Days, ailesinin acımasız bir katliamdan kurtulan tek üyesi Angelo Lagusa’nın hikayesini anlatır. Yıllarca hayatta kalmış olmanın suçluluk duygusu ile boğuşan Angelo, kaybettiği ailesinin intikamını almak için Vanetti mafyasına sızar. Angelo, yeni bir kimlik kazanır ve acımasız bir katil gibi hareket etmeye başlar; zamanla bu sahte kimlik, onun gerçeğine dönüşür.
Angelo, anime dünyasının en etkileyici anti-kahramanlarından biri olarak kabul edilir ve bu genellikle göz ardı edilen anime için mükemmel bir ana karakter oluşturur. 91 Days, Attack On Titan gibi popüler serilerden oldukça farklı bir mafya hikayesi sunar, ancak yine de karanlık temaları ve sürükleyici anlatımı ile serinin hayranlarını kesinlikle etkileyecek unsurlara sahiptir. Bu anime, intikam, kimlik ve ahlaki ikilemler gibi derin konuları ele alır.
Tokyo Ghoul
Tokyo Ghoul ve Attack On Titan, başlangıçta anlaşılandan çok daha fazla benzerliklere sahip serilerdir. Her iki seri de başkahramanların kahramandan kötü kahramanlara ve sonrasında ise şeytanlara dönüşümünü işleyen, insanlara karşı şeytanlar temalı yapımlardır. Ne var ki, her iki seri de bu çatışmayı sadece dışsal bir savaştan ziyade, karakterlerin içsel mücadelelerine odaklanarak ele alır. Attack On Titan‘da Eren bir Titan’a dönüşürken, Tokyo Ghoul‘da Kaneki ise bir yarı-ghoul’a dönüşür.
Tokyo Ghoul, insan ile şeytan arasındaki bu ikilemi, keskinliği, kanlı sahneleri ve sert temalarıyla, Attack On Titan‘dan daha ayrıntılı bir şekilde işler. Kaneki’nin, her iki dünyayı da anlayabilen ve bu yüzden insanlar ile ghoul’lar arasında bir arada var olma ve köprü görevi gördüğünü gösteren benzersiz bir karakter olması, seriyi özellikle dikkat çekici kılıyor. Bu özellikler, Tokyo Ghoul’u, insanlık ile canavarlık arasındaki sınırları keşfeden etkileyici bir eser yapıyor.
Code Geass
Attack On Titan ve Code Geass, genellikle karşılaştırılan iki anime serisidir, çünkü her ikisinin de baş karakterleri Eren ve Lelouch benzer karakter gelişimlerine sahiptir. Her iki karakter de başlangıçta kaybettiklerinin intikamını almayı ve yeni bir dünya düzeni kurmayı amaçlar, ancak zamanla kendilerini başlarda nefret ettikleri şeylere dönüşmüş bulurlar. Bununla birlikte, Code Geass‘ın bu temayı Attack On Titan‘dan daha başarılı bir şekilde ele aldığı genel olarak kabul edilir.
Code Geass, duygusal çatışmalar üzerinde fazla durmadan, hikayeyi hızlı bir tempoyla ilerletir. Lelouch, manipülatif bir kahraman olarak öne çıkar ve zekasını kullanarak hikayenin gidişatına yön verir. Seri, menfaatçi karakterlerle doludur ve izleyicileri sürekli olarak merak içinde bırakan, beklenmedik anlarla dolu bir olay örgüsüne sahiptir. Code Geass, bu özellikleriyle, izleyicilere sürekli bir gerilim ve düşündürücü bir deneyim sunar.