Özellikle şu sıralar İsekai anime ve karakterlerin başka bir evrene gönderiliş konsepti anime dünyasını kasıp kavuruyor. İsekai animenin o absürt fantazi dünyası, barındırdığı üslup kimileri için izlemesi keyifli olsa da kimileri için çekilmez bir hal alabiliyor. Bu bir yana türün aslında içinde barındırılan yaratıcı dünyası, merakları çeken hikayesi ve normları altüst etmesi sevilmesinin en büyük nedenlerinden.
Başarılı isekai serilerinin değinmek istediği, gerçek dünyadan bir nebze olsun kaçış ve çoğumuzun zihinlerinde geçebilen hayallerin şekil bulmasıdır. En iyi isekai hikayesinden keyif alınmaksızın sadece isekai olduğu için sevilen ve ilgi görülen isekaidir. Dünyasını keşfetmek için başarılı isekai animeleri şans verilmeyi hak ediyor. İşte bunun aksini düşünenler için 10 isekai anime tavsiyesi derledik.
Youjo Senki
Youjo Senki’nin hikayesi karanlık olduğu kadar düşündürücü de. Kahramanımız Tanya’nın ölümüne yol açan geçmiş yaşanmışlıkları nihayetinde kendi iç dünyasına kattığı kötülük kavramını değiştirir.
Bazen isekai animeler anti-hero karakterler veya direkt kötü karakterleri konu alabiliyor. Ancak Youjo Senki’nin İngilizce adı, animenin ana karakterini biraz fazla kötü gösteriyor. Tanya Degurechaff’ın ayrık ve soğuk kişiliği animenin can sıkıcı bir ortam yaratmasından dolayı müthiş bir seyir zevki yaratıyor.
Angel Beast
Dramatik-romantik anime sevenler için Angel Beats’in ilgi çekeceği bir gerçek. Angels Beats evreninde öyle uçan ejderhalar, fantazi dünyasındaki büyücüler veya yaratık kesip seviye güçlendirme gibi tipik isekai unsurları yok. Bunun yerine kahramanımız Otonashi daha üstesinden gelemediği bir travma ile karşı karşıyayken kendini ahirette, bir karmaşanın içinde bulur.
Pek çok isekai, ana karakterin ölümünü reenkarnasyon mitinin katalizörü olarak öne çıkarırken, Angel Beast hariç çoğu ahiret hayatındaki bir evreni konu almaz. Silahlı melekler, lise dramları ve romantik komedilerle dolu Angel Beats’te herkes için her şeyden biraz var. Yazar olarak şahsi kanaatim ise romantik komedi içerisinde devam ederken bölümler ilerledikçe dram gitgide daha da hakim oluyor. Sözde “Dram” animeye o kadar hakim oluyor ki bir noktadan sonra karakterlerin ağlamasından başka bir şey duyamıyoruz. Tabir-i caizse dram fanservice diyebilirim. Bu benim gibi Angel Beast sevmeyen azınlıklar için bir eksi olabilir.
Imawa no Kuni no Alice
Alice in Borderland live-action uyarlaması Netflix’te büyük ses getirirken, dizinin ilk uyarlamaları manga ve onun ardından gelen anime filmi idi. Borderland, distopik bir Tokyo ortamında; insanlardan kimisinin ölmesi, kimisinin hayatta kalması için birbirleri arasında verdiği mücadeleyi anlatmaktadır.
Karanlık, psikolojik bir gerilim filmi olan Alice in Borderland, gerçek dünyadan kaçmak, uzaklaşmak isteyenlerin hayallerini bir tabakla önüne sunmak yerine aksine kaos dolu bir dünya sunarak elimizdekinin kıymetini vurguluyor. Çoğu modern isekai animesinin aksine, Alice in Borderland’de OP kahramanı yoktur, sadece bir çocuk ve onu gerçeğe döndürecek kadar uzun süre hayatta kalmayı uman arkadaşları vardır.
Otome Game no Hametsu Flag shika Nai Akuyaku Reijou ni Tensei shiteshimatta…
Derinliği ve sunumu açısından ortalama bir anime olsa da, My Next Life As A Villainess, karakterleri ve dünyası açısından benzersizdir. Kendisinden önceki ve sonraki birçok isekai evrenindeki kahramanların başına geldiği gibi, Katarina Van Claes de en sevdiği video oyunu dünyasında kapana kısılmıştır. İşin ilginç tarafı oyunun kötü karakteri olarak yeniden doğdu.
Kötü kadın olarak duruşu, klasik isekai formülünün ilginç bir yorumu olmakla kalmıyor, aynı zamanda Katarina’nın daha önce milyonlarca kez oynadığı bir flört simülasyonu olduğu için, tüm hikayenin nasıl bittiğini zaten biliyor. Yani iyi sonla bitmediğini… “Romantik-komedi” ya da “Yaşamdan kesitler” içeriklerinden hoşlanan anime severler isekai olduğuna takılmadan bunu izleyebilir ve keyifli vakitler geçirebilirler.
Mushoku Tensei: Isekai Ittara Honki Dasu Part 2
Mushoku Tensei, herhangi bir serinin klişelere yaslanıp, isekai seven kitleyi kullanarak neden popüler olmaması gerektiğini açıklar diyebiliriz. Rudeus adlı bir çocuğun reenkarnasyonunu konu alan Mushoku Tensei, başka bir dünyada yeniden doğmanın bir kişiyi sadece fiziksel olarak değil psikolojik olarak da gerçekten değiştireceğini göstermeye koyulur.
Serinin gerçekçiliği nedeniyle, Rudeus Greyrat’ın hikayesinin en iyi kısımları nihayetinde karakteri ve dizi boyunca nasıl büyüdüğü etrafında dönüyor. İsekai’den tamamen vazgeçmeden önce, isekai animeye şans vermek isterseniz Mushoku Tensei’yi deneyebilirsiniz.
Kumo desu ga, Nani ka?
Konsepti, isekai’nin en belirgin klişe ve terimlerini doğrudan ele alırken bunu içeriğinde işleyerek; utanmadan, sıkılmadan belirtir.. Ana karakterimiz Kumoko, gönderildiği isekai dünyasındaki ne olduğunun, nerede olduğunun gayet farkında. Bunun rahatlığıyla böyle şeyleri takmayı salmış biri.
Kumoko’nun bir örümceğe dönüşmesi özel bir konu olduğu için dikkatleri çeker. Kumoko geldiği isekai evreninde canavarların içinde bulunduğu bir zindana hapsolmuştur. Her ne kadar ana karakter merkezli bir anime olsa da onu izlemek ve yaşadıklarını görmek muhtemelen sıkıcı olmayacaktır.
Tate no Yuusha no Nariagari
Tate no Yuusha no Nariagari, son yıllarda hakkında en çok konuşulan animelerden biri oldu. Bunun bir nedeni, Kalkan Kahramanı’nın isekai kültürüne OP kahraman konseptini paramparça eden karanlık bir gerçekçilik duygusuyla yaklaşma şeklidir.
Naofumi kesinlikle güçlü olsa da, yeni dünyasına girdiği andan itibaren toplumdan dışlanmış olarak görülüyor. Kalkan Kahramanı, isekai’nin daha karanlık olasılıklarına odaklanarak, son zamanlardaki çerezlik isekai animelerini rahatsız eden kaygısız eğilimi yıktı ve neredeyse tek başına türün gidişatını değiştirdi.
KonoSuba
KonoSuba, isekai klişeleri ile dolu olsa da, onları hikayenin ciddi bir yönü olmaktan çok, mizah anlayışını beslemek için bir parodi olarak kullanıyor. Gösteri gerçekten hiçbir şeyi ciddiye almıyor ve aktif olarak isekai ile geçtiği kadar diğer anime alt türleriyle de dalga geçiyor.
Bu nedenle, KonoSoba’nın komedi tarzı sevenlerin ilgisini çeker. Şovun sevimli karakter kadrosunun yanı sıra şakalarının evrenselliği, onu diğer jenerik isekai serilerinden ayırıyor. Kazuma, doğrudan en bariz isekai evrenlerinin klişe ve terimleri ile dalga geçtiği için isekai’den nefret eden anime severler en azından birkaç kahkaha alacak.
No Game No Life
Isekai genellikle video oyunları ve buradaki kavramlardan ilham alarak bir dünya oluşturmaya yeltense de hiçbiri oyunları, NGNL kadar belirgin bir şekilde ana konsepti haline getirmez. Serinin ana kahramanları; oyun dışında hayatları olmayan, asosyal, dünyadan izole olmuş olmalarına rağmen dünyanın en iyi oyuncularından bazıları olan bir erkek bir kız kardeş ikilisidir.
Yine de, oyunun kanun olduğu ve tüm anlaşmazlıkların oyuncular tarafından belirlenen kurallar ve rekabetçi maçlarla çözüldüğü başka bir dünyaya çağrıldıklarından, tüm bunlar onların lehlerine sonuçlanıyor. Anime kadar oyun severleri de kesinlikle kendine çekecek benzersiz bir sanat tarzına sahip ilginç bir konsept.
Sonny Boy
Sonny Boy bir Isekai’den çok, psikolojik-gizem gibi ortaya çıkan sürrealist bir anime serisidir. Serimiz, yeni dünyalara çağrılmadan çok seyahat etmenin mümkün olduğu bir konsepte sahip. Daha ilk bölümden bir çok evrene girilip çıkıldığını gözlemleyebiliyoruz o yüzden.
Sonuç ise animemiz sizi mest eden, meraklandıran, tahmin edemeyeceğiniz yollara sapabilen bir deneyim sunuyor. Sonny Boy, genel olarak anime hayranları için mutlaka görülmesi gereken bir seri ve isekai anime olarak görülmesi içeriğine daldığınız zaman ikinci plana sarkan bir durum.