Bilgilendirme: Aşağıda yer alan içerik, şu anda Netflix’te yayınlanan The Summer Hikaru Died 1. Bölüm “Replacement” için spoiler içermektedir. Dikkatli olun.
Genel anlamda, 2025 yazı anime sezonu aksiyon dolu gişe canavarları ve geniş kitlelere hitap eden komedi/romantik animlerle dolu. Ancak The Summer Hikaru Died, bu kategorilerden hiçbirine girmiyor. Mokumokuren’in aynı adlı mangasından uyarlanan bu seri, temelde ergenlikten yetişkinliğe geçiş öyküsü ile halk korkusunu birleştiriyor.
İlk bakışta The Summer Hikaru Died, bir Junji Ito uyarlaması zannedilebilir. Ancak gerçekte, Aku no Hana gibi psikolojik yapımlarla daha fazla ortak noktaya sahiptir. 1. bölüm olan “Replacement”, ölüm sessizliğine bürünmüş bir kasabada sıkışıp kalmış bir gencin yaşadığı korku dolu deneyimleri, doğaüstü unsurlarla harmanlayarak izleyiciye sarsıcı bir korku atmosferi sunuyor.
The Summer Hikaru Died, Korku ve Gizemden Çok Dramaya Odaklanıyor
Çarpıcı Bir Açılış, Serinin Merak Uyandıran Fikirlerini ve Alt Hikâyelerini Tanıtıyor
Fragmanına ve adına bakılırsa The Summer Hikaru Died, Hikaru’nun ölümü ve onu taklit edenin kimliği üzerine kurulu bir gizem animesi gibi görünebilir. Ancak şaşırtıcı bir şekilde, ilk bölüm daha başında en önemli sorulara cevap veriyor. Fragmanda cliffhanger olarak sunulan, Yoshiki’nin Hikaru’ya “Gerçek sen misin?” diye sorduğu sahne, aslında bölümün açılış sahnesi. Bu noktada, “Hikaru” aslında ölü Hikaru’nun bedenini ele geçirmiş başka bir dünya varlığı olduğunu açıklıyor. Fakat daha da önemlisi, Yoshiki bu durumu çabucak kabulleniyor çünkü Hikaru’yu bir kez daha kaybetmek istemiyor.
Daha çözülmesi gereken birçok gizem var — bunlar arasında olası bir hükümet komplosu ve bölüm sonunda görülen vahşi bir cinayet de bulunuyor — ancak ilk bölüm, bu animenin doğaüstü bir gizemden ziyade dramatik bir trajedi olacağını neredeyse kesinleştiriyor. Gerçekte bölümün büyük bir kısmı, Yoshiki ve “Hikaru”nun kasabada dolaşırken yaşadıklarını anlatıyor. Yoshiki’nin gerçek Hikaru’nun ölümüne nasıl katlandığı — ya da katlanamadığı — üzerine derinleşiyor; öyle ki hayalet taklitçiyle vakit geçiriyor, sanki hiçbir gariplik yokmuş gibi. Hatta ona, bir daha asla gitmemesi için yalvarıyor.
Animeyle ilk kez karşılaşanlar için bu gerçek yön şaşırtıcı olabilir ama bu farklar dezavantaj değil. The Summer Hikaru Died, yas teması üzerine oldukça dokunaklı bir inceleme olmaya aday. İki ana karakterden biri insan değil, ama insan gibi davranmaktan da oldukça keyif alıyor. Üstelik bu türden sadece bir tane de olmayabilir. Bu bağlamda, 1. bölüm görevini başarıyla yerine getiriyor.
Animeye giriş bölümü, 2025 yazının en katmanlı karakter dramalarından birine zemin hazırlarken aynı zamanda etkileyici bir hikâyeyi tanıtıyor. Ancak hiçbir hatası olmamasına rağmen, daha klasik bir korku animesi bekleyen izleyicileri hayal kırıklığına uğratabilir. Bu, bölümün korkutucu anlardan yoksun olduğu anlamına gelmiyor; gerçekten rahatsız edici ve gerçeküstü sahneler içeriyor. Ancak bunlar öncelikli değil. Bölüm, kan ve geleneksel korku unsurlarının eksikliğini, uğursuz atmosferi ve acı verici derecede insani karakterleriyle fazlasıyla telafi ediyor.
The Summer Hikaru Died’ın Açılışı, Yoshiki ile Hikaru Arasındaki Trajik İlişkiyi Kuruyor
Anime, Trajik BL Hikâyesini Anlatmakta Hiç Vakit Kaybetmiyor
The Summer Hikaru Died’ın bir diğer büyük sürprizi, aslında trajik bir aşk hikâyesi olması. İlk bölümü tam anlamıyla romantik türüne ait olmasa da, şurası açık ki Yoshiki, gerçek Hikaru’ya karşı bir şeyler hissediyor ve bu duyguları, onun yerine geçen varlık hakkında ne hissetmesi gerektiğini de karmaşık hale getiriyor. Bu karşılıksız aşk, sadece bu bölümün değil, tüm serinin içsel çatışma kaynağı. Ayrıca, Yoshiki’yi duygusal açıdan güçlü bir ana karakter haline getiriyor.
Yoshiki’nin, Hikaru’nun öldüğü gerçeğini bu kadar çabuk kabullenip onun yerine geçen gizemli varlıkla yaşamaya çalışması yürek burkuyor. Özellikle de bunun yanlış olduğunu bildiği ve kendisini zaten sürekli bu yüzden suçladığı düşünüldüğünde… Bu bencillik, bir inkar biçimi olsa da, Yoshiki kendini durduramıyor. Bölümdeki bu zorlu duygular, Chiaki Kobayashi’nin seslendirme performansı, animasyonun gerçeküstü görselleri ve bölümün kusursuz yönetimi sayesinde daha da etkileyici hale geliyor.
Öte yandan “Hikaru”, tuhaf şekilde çocuksu ve neşeli. Ciddiyetsiz olduğu söylenemez ama Yoshiki’yle karşılaştırıldığında daha çok eğleniyor gibi. Gerçek Hikaru’nun anılarına sahip olsa bile, aslında hiç yaşamamış bir varlık olarak her şey ona yeni geliyor. En kötü anlarında bile “Hikaru”, içinde bulunduğu durumun ciddiyetine rağmen biraz fazla kaygısız ve boş kafalı görünebilir. Ancak bu, olumsuz değil. Aksine, onu Yoshiki için “mükemmel partner” yapan şey tam da bu.
Eğer Yoshiki ve “Hikaru” arasındaki dinamik biraz bile zayıf olsaydı, bu bölüm işlemezdi. Yoshiki’nin her iki Hikaru’ya da duyduğu söylenmeyen aşk, “Hikaru”nun Yoshiki’nin dostluğuna duyduğu samimi takdirle örtüşüyor. Ayrıca “Hikaru”, Yoshiki’nin kendi içine dönük melankolisini dengeleyen bir hafiflik katıyor. Bu ikili, animenin kalbini ve ruhunu oluşturuyor; bu ilk bölüm bunu doğru yapmak zorundaydı.
The Summer Hikaru Died 1. bölümü, kafası karışmış ergenlerin duygularını son derece merhametli ve katmanlı şekilde yansıtmayı başarıyor. Benzer temalara sahip diğer animelerde sıkça görülen abartılı dramatik anlar ve gülünç sahnelerin yokluğu, bu serinin olgun alt metnini daha da öne çıkarıyor — hem de ukala bir hava yaratmadan. Tüm bunların perili bir kasabada geçmesi ise bölümü daha da etkileyici kılıyor.
The Summer Hikaru Died’da Atmosferik ve Tedirgin Edici Animasyon Göz Kamaştırıyor
Cygames Pictures’ın Animasyonu, Animenin Bunaltıcı Ruh Halini Mükemmel Yansıtıyor
Animasyon açısından The Summer Hikaru Died, 2025 yazında yayınlanan diğer hiçbir animeye benzemiyor. Anlatmaya çalıştığı hikâye gibi, 1. bölümün animasyonu da kasvetli ve tüyler ürpertici. Kubitachi Köyü huzurlu ve sakin görünebilir, ancak Cygames Pictures’ın animatörleri, görünüşte saklı olan bir kötülüğün varlığını açıkça hissettirmekte harika bir iş çıkarıyor. Issız manzaralar, sert renk paletleri ve karakterlerin aldatıcı şekilde sade tasarımları, bölümdeki bunaltıcı gerilim hissini besliyor.
Animasyondan bile dikkat çekici olan şeyler, ses tasarımı ve yönetmenlik. Bunlar ilk başta önemsiz gibi görünebilir ama bölümün atmosferini belirlemede büyük rol oynuyor. Cırcır böceklerinin vızıltısının bir anda kesildiği anlar, Yoshiki’nin zihinsel çöküşünü temsil eden gürültü patlamaları kadar sinir bozucu. Öte yandan, animasyonun tek eksisi, bazı dinamik hareketlerin bölümün geri kalan görselliğiyle çakışıyor olması.
Oldukça kısa olsa da, Yoshiki’nin bölüm başındaki flashback’teki koşu sahnesi pek inandırıcı değil. Aynı durum, “Hikaru”nun ilk defa domuz pirzolası yemesine duyduğu abartılı heyecan için de geçerli. Sahne kötü değil ama bağlamdan kopuk gibi duruyor. Yoğun hareketler ve duygular, Cygames Pictures’ın bu anime için önceliği değil gibi görünüyor. Bu yüzden karakterler çoğunlukla sadece yürüyor veya duruyor. Bölüm, en iyi performansını kabus gibi görsellerin ön plana çıktığı anlarda sergiliyor. Loco-Loco-sama’nın son anları bunun en iyi örneği.
Henüz sadece 12 bölümlük sezonun ilk bölümü yayınlanmış olsa da, The Summer Hikaru Died’ın 2025 yazının en iyi dramatik animelerinden biri olacağı şimdiden söylenebilir. Birkaç küçük sorunu dışında, bu bölüm geleneksel slice-of-life ve queer kodlu animelere karanlık ve yürek parçalayıcı bir alternatif olarak neredeyse kusursuz bir başlangıç sunuyor. The Summer Hikaru Died 1. bölümü herkesi ilk anda etkilemeyebilir, ancak umut vadeden bir serinin sağlam başlangıcı.
The Summer Hikaru Died, şu anda Netflix’te izlenebilir.
