Bu yazımızda İsekai animelerini inceliyoruz. Peki İsekai animeleri bu kadar popüler yapan şey ne?
İsekai kelimesi “tuhaf/farklı bir dünya” anlamına geliyor. Konseptinin kökeni Japon halk masallarına kadar uzanıyor. Fantastik bir dünyaya seyahatin ele alındığı Urashima Tarou efsanesi, animede isekai türünün öncüsü olarak kabul edilir. Büyük ölçüde JRPG’lerden ve diğer video oyunlarından ilham alan “alternatif dünyalar” konsepti, Yüzüklerin Efendisi, Dungeons And Dragons, Dragon Quest gibi Batı kökenli fantezi hikâyelerinden de etkilenmiştir. Bu alternatif dünyaların mutlaka fiziksel bir dünya olması gerekmez, mesela Sword Art Online’daki gibi gerçekçi bir sanal dünya da olabilir. Türün gelişiminde başlarda batı ektisi daha çok hissedilirken InuYasha gibi Asya kökenli hikâyeler de bulunmaktaydı.
İsekai animelerinde, kahramanlarımız genellikle istemsiz olarak kendisini bu diğer dünyada bulur. Yapımcısının kurduğu bir tuzak yüzünden Aincrad isimli bir sanal dünyada kapana kısılmış insanları ele alan, oyunda ölenlerin gerçek hayatta da öldüğü Sword Art Online ile dünya çapında sükse yapan bu türün gelişimini inceliyoruz.
İsekai’nin Beşiği
1990’ların başında, Japonya’da alternatif dünyalar kapsamında bazı çalışmalar ortaya çıkmaya başladı. 1992 yılında yayınlanmaya başlayan shoujo mangası Fushigi Yuugi, dünyaya taşınan iki kızın maceralarını ve bir kitabın olay örgüsünü konu alıyordu.
Ertesi yıl CLAMP, bir yıl sonra bir animesi de yapılan Magic Knight Rayearth adlı mangayı yayınladı. 1995 yılında, orijinal bir hikâyeye sahip bir anime olan El Hazard, Japon televizyonunda gösterime girdi. 1996 yılında InuYasha, Weekly Shonen Sunday dergisinde yayınlanmaya başladı. 1997’de, çocukların sanal evcil hayvanlar olan Tamagotchi’yi satın almaları için bir teşvik olarak, bir grup arkadaşın dijital dünyaya taşındığı ve isekai olarak tanıtılmamasına rağmen tür tanımına uyan Digimon animesi yayınlandı. Digimon 2000’li yılların başında ülkemizde de çocuklar arasında oldukça popülerleşti. Belki bizim hayatımıza Tamagotchi olarak girmedi ama cipslerden çıkan Digimon tasoları çocuklar arasında bazen bir statü simgesi bile olabiliyordu.
Gerçek Dünyaya Dönmek mi, Sanal Dünyada Kalmak mı?
2002’den itibaren bu tür üç yeni ve artık çok ünlü yapımla birlikte tüm gücüyle geri döndü: Spirited Away, .hack ve Sword Art Online. Studio Ghibli’nin yapımcılığını yaptığı Spirited Away, en iyi uzun metrajlı animasyon filmi Oscar’ını kazandı. .hack serisi, animeye ek olarak oyunlar ve kitaplara da uyarlandı. .hack//Sign animesinin ve .hack//Infection oyununun piyasaya sürülmesiyle elde ettikleri başarı sayesinde seri hızla genişledi ve eğlence sektöründe büyük pay sahibi oldu. Reki Kawahara’nın yaratıcısı olduğu Sword Art Online 2002 ile 2008 yılları arasında çevrimiçi olarak yayınlandı, 2009’da hafif roman formatına uyarlandı ve 2012 yılında Japonya’da televizyonda animesi yayınlanmaya başladı.
Sword Art Online son derece popüler hale geldi ve türün popülaritesinin yeniden canlanmasını sağladı. Ardından alternatif dünyalarda geçen popüler fantezi hikâyelerinden bazıları hafif roman formatında ortaya çıktı ve bu eserlerden animeye ilk uyarlanan 2014 yılında No Life No Game oldu. Sonrasında 2015’te Overlord ve 2016’da KonoSuba ve Re:Zero geldi.
O zamandan beri, isekai hikâyelerinin sayısı arttıkça arttı -isimleri de daha uzun hale geldi. Tensei Shitara Slime Datta Ken’den tutun Virus Tensei kara Hajimaru Isekai Kansen Monogatari’ye -ki bu eser COVID-19 pandemisinden önce yazılmış, ama pandemiden sonra basılmaya başlanmış- Tensei Shitara Ken Deshita’ya kadar ana karakterlerimiz yeni hikâyeler anlatmak için pek çok yeni olasılık yaratan çok garip varlıklar/eşyalar olarak karşımıza çıktı. Akuyaku Reijou nano de Last Boss wo Kattemimashita, Romantic Killer, Otome Game Sekai wa Mob ni Kibishii Sekai desu gibi animeler “otome isekai çağının şafağı” olarak kabul edilebilecek üç örnek.
İsekai Neden Bu Kadar Çekici?
Bir tür olarak İsekai bir süredir gündemde ve 2023 Kış sezonunda bu tür için bazı umut verici gelişmeler var. Anca 2010’lu yıllarda bir trend haline geldiler ve kadın kahramanların popülaritesinin artmasıyla birlikte uzun isimleri ve cesur yeni dünyalarıyla güçlerini bir kez daha geri kazanıyorlar. Eiyuuou, Bu wo Kiwameru Tame Tenseisu: Soshite, Sekai Saikyou no Minarai Kishi♀ animesinde Kralın bir kadın olarak reenkarne olduğu hoş bir değişiklik var. Yani olay sadece kral olmayı bırakıp yaver olmakla bitmiyor, aynı zamanda olayları çok daha ilginç hale getiren bu cinsiyet değişimi de var.
Alice Harikalar Diyarında gibi kült masallardan, Itai no wa Iya nano de Bōgyoryoku ni Kyokufuri Shitai to Omoimasu gibi modern öykülere kadar, gerçeklerden kaçış her zaman mevcut oldu. Digimon ile birlikte artık bir trend olan gerçeklerden kaçış dijital dünyaya giriş yaptı. Yani, “eski” gerçeklerden kaçış yalnızca modern ve dijital çağımıza uyarlandı, ancak orada olmayı asla bırakmadı. Bu hikâyeler sadece arzuları yerine getirmek için dikkat dağıtmakla kalmayacak, aynı zamanda gelecekte analiz edilecek, çok talepkar bir dünyadaki özlemlerimizi ve zorluklarımızı yansıtan ayırt edici özellikler haline gelecekler. Şimdilik, bizlerin hayatın sert gerçeklerinden bir nebze uzaklaşmasını sağlamaları yeterli.